NOVİ SAD | ANİ KARARLA GİDİŞİM

Petravaradin Kalesi'nden harika bir manzara
Günler hızla geçerken Belgrad'a gelme planları yaparken yaptığım araştırma sırasında okuduğum çoğu yazıda Novi Sad'ı mutlaka görün yazıyordu. Listeme ekledim ve araştırma yaptım biraz. Ama iş pratiğe dökülünce Belgrad'da İngilizce bilen az sayıda insan olunca Novi Sad'a tek gidip kaybolma riskini göze almak istemedim. Ancak üçüncü gün tanıştığım Kelly isimli Çin asıllı ancak Londra'da yaşayan bir kızla arkadaş olduk ve sohbet ederken bir sonraki durağının Novi Sad olduğunu söyledi. Bende düşüncelerimi paylaşınca birlikte gidebiliriz istersen dedi. 
Tren bileti bu şekildeydi.
Planda yokken birden bu şekilde değişiklik yapmak benim için çok farklı oldu doğrusu. Sabah 11 treni için tren istasyonuna gitmek için yola çıktık ancak o saatte tren olmadığını öğrendik. Sonraki trenin kaçta olduğunu öğrenmek için kimseyle konuşup anlaşamadık uzun süre. En son yaşlı bir görevli çırpınmalarımızı görmüş olacak ki yanımıza geldi gidiş dönüş bileti almamız için yardımcı oldu. Onunla konuşana kadar yaklaşık 20 dakika kadar hiç kimseyle anlaşamayıp stres olduk. Daha sonra saat 13.18 treni için bilet alıp beklemeye başladık. Dönüş için de sanırım açık uçlu bilet verdiler. Çünkü dönüş saatimi değiştirmeye karar verdim sonradan ve dönerken de trende bir sorun yaşamadım.

O sırada henüz kahvaltı etmediğimiz için (normalde kahvaltısız dışarı çıktığım pek görülmemiştir ancak gezilerde bazen istisna yapabiliyorum.) yakınlarda bir şeyler yiyelim dedik ve bir krep dükkanına gittik orada kaşarlı mantarlı krep yedim. O kadar çok doyduk ki gün boyu acıkmadım. 
Krepleri aldığımız küçük dükkan.
Trenle Novi Sad'a gitmek yaklaşık 1.5 saat sürdü. Ben nehrin karşısına geçmeden önceki durakta indim. Petravaradin kalesi o tarafta olduğu için iki sefer köprüden geçmek istemedim. Tren istasyonundan bindiğim otobüs şoförüne beni köprüyü geçmeden indirir misiniz dedim ancak şoför durakta inmemi söylemeyi unutunca yine köprüyü geçmiş oldum ve ilk durakta inip yolun karşısına geçerek tekrar diğer yön için otobüse bindim. Kadın bir şoför kullanıyordu otobüsü, durumu anlattım yanlış geldiğimi söyleyince yeni bilet almadan 1 durak için gidebileceğimi söyledi.

İnip kaleye çıkmak için biraz sokakta kayboldum ama birkaç kişiye sorarak bulmayı başardım. Kale girişi biraz tekinsizdi. Emin olamadım doğru yerde olduğumdan ancak aşağı inen bir kişi görünce bende yukarı çıkmaya karar verdim. Kalenin etrafını yaklaşık 10 dakika yürüyerek gezebiliyorsunuz. Oldukça geniş ve yüksekte yer aldığı için kaleden harika bir nehir manzarası izleme şansınız oluyor. 
Kaleye tırmanan merdivenler
Kaleden baktığınızda görünen manzarayı bu ve aşağıdaki diğer fotoğraflardan görebilirsiniz.
Kale ve çevresini yaklaşık 1 saat içinde gezmiş oldum, kendime oradan hediyelik buzdolabı magneti aldım. Köprüden karşıya yürüyerek geçen insanlar olduğunu görünce bende yürümeye karar verdim. Köprüden geçerken kendi fotoğrafımı çekmeye çalışırken yaşlı bir adam ben çekebilirim diye yanıma yaklaştı. İlk başta anlayamadım ne demek istediğini, daha sonra makinemi aldı ve birkaç poz fotoğrafımı çekti. Şansıma bu şekilde iyi birine denk gelmiş olmakla kendi kendimi çekmeye çalışmaktan kurtuldum. 
Köprüden geçerken kalenin görünüşü
Novi Sad kısmına geçtikten sonra otobüse binmek yerine yürüyerek şehir merkezine gittim. Yaklaşık iki km'lik upuzun bir caddede yürüyüşün ve meydanı bulmak için geçen sürenin sonunda esas turistik kısma gelmiş oldum. Yol üzerinde Sırbistan'ın büyük bir şehrinden küçük bir şehrine gelmiş olmanın farkını yapıların eskiliğinden ve sadeliğinden anlayabildim. Belgrad'dan daha mütevazi ancak bir o kadar da kendine ait kişiliği olan bir şehir Novi Sad.
Novi Sad'ın turistik merkezine yaklaşmaya başlamışken.
Yine Sırplılar için özel günün kalanı burada da devam ediyor.
Merkezdeki en büyük kilise burası. 
İçerisi bu şekilde.
Akşam ışıklandırıldığında çok daha güzel görünmüyor mu?
Sessiz ve güzel sokaklar, şehrin özgünlüğüne tat katmış.
Trenden ayrılırken Kelly ile daha sonra buluşmak üzere konuşmuştuk. Meydana gelince biraz etrafta dolaştıktan sonra açıkçası ne yapacağımı bilemeyince Kelly ile buluştuk ve Athena isimli cafeye girip hem ısınmak hem de meşhur tatlılarından yiyip kahve içmek üzere rahat bir koltuğa yayıldık. Tatlının ismini hatırlayamıyorum ama fotoğrafını ekleyeceğim, bilen olursa yorumlarda yazarsa çok mutlu olurum. 
İşte o tatlı!
Kelly birkaç gün de Novi Sad'da kalacaktı ve şimdiye kadar Belgrad hakkında konuşmuştuk yeterince, biraz daha kendi ülkelerimizden ve politikadan hatta terörden bahsettik (bahsetmek zorunda kaldık diyelim.) Türkiye'ye gelme planı olup olmadığını sorduğumda Japonyalı arkadaşımın verdiği cevabı aldım ondan da, istiyordu gelmeyi ancak ailesi gündemdeki terör olayları yüzünden pek sıcak bakmıyordu gelmesine.

İleride gelme durumu olursa haberleşebileceğimizi söyledim, birbirimizi Facebook'tan ekledik. iki saate yakın sohbet edip oradan kalktık birlikte dolaşıp hediyelik eşya dükkanlarını gezdik, ben shot bardağı koleksiyonum için Novi Sad yazılı bir bardak aldım. 
Bardağı aldığım küçük antika dükkanı
Esas olay benim Belgrad'a geri dönmek üzere Kelly'den ayrılmamdan sonra oldu. Normalde 17:30 treniyle dönecektim ancak sohbet güzel olunca 19:00 treniyle gitmeye karar verdim. saat 18:00 civarı biz ayrıldık ve aslında gideceğim yer çok uzak değildi ancak çılgın bir yağmur yağmaya başladı ve istasyona giden otobüsü bulamadım. 5 numaralı otobüse binip daha sonra da 11 numaralı otobüse binip gitmem söylendi. Buraya kadar herşey normaldi. Fakat 5 numaralı otobüsten indiğim yerde 11 numaralı otobüsün geçmediğini söylediler. O anki şoku size anlatamam. Merkeze geri dönüp oradan gitmeliymişim. Bu zaman kaybını göze alamadım. Haritadan da (Here Map's uygulaması) baktığımda 3km'lik bi yarıçap içinde olduğumu gördüm. Taksiyle giderim diye düşündüm ancak ne bir taksi geçiyordu ne de insan. Bir bakkala girip istasyonun yönünü sordum ve yürüyerek gitmeye karar verdim. Akşam olunca ara sokaklar o kadar sessiz ve karanlık, üstelik o anda öylesine yağmurluydu ki korkunun beni ele geçirmesine izin vermemek için şarkı mırıldanarak yürümeye başladım. Ara sokakta bir taksi gördüm, koşarak yanına gittim ancak yolcu almayacağım diyerek gitti. 

Yürümeye devam ederken de bisikletli biri yanımdan geçerken ona seslendim ve yağmurdan dolayı beni duymadığını düşünerek yürümeye devam ettim, biraz sonra geri döndü ve yardıma mı ihtiyacın var dedi. Ben erkek sanmıştım meğerse kadınmış bisikletli kişi, yağmurda sırılsıklam ıslanmıştı o da. İstasyona gitmeye çalıştığımı söyledim. Bana ana yola çıkmam için gereken bilgiyi verip ayrıldı. Ana yola çıkana kadar çok strese girdim. Artık sokağın sessiz ya da tenha olmasından değil de son treni kaçırmak istemediğim için stres yaşadım. 

Ana yoldan yaklaşık 10 dakika kadar yürüyünce sağ tarafta istasyonu gördüm ancak karşıya geçmek için üst geçit ya da ışık yoktu. Işıklar caddenin başında olduğu için geri yürümeyi göze alamadım ama cadde başında trafik durduğunda yolun ortasına kadar geçtim. Diğer yönün de durmasını beklemek zorunda kaldım orta yerde, ve işte o zaman olanlar oldu! 

Karşıya geçtiğim yöndeki trafik akmaya başlayınca hızlı geçen arabalar yoldaki derin çukurda biriken suları üzerime sıçrattı! Ama sörf dalgası kadar büyük bir dalga düşünün. Yağmurluğumu aşıp saçlarıma ve yüzüme kadar beni komple ıslattı bu su. O şokla arabanın geçtiği yöne döndüm ve kendi kendime söylenirken geçen bir diğer araba da ön taraftan komple ıslattı beni. Yolun diğer tarafındaki trafiğin durmasıyla koşarak karşıya geçtim ama olan olmuştu çoktan. O akşamı Snapchat'ten takip edenler hatırlayacaktır. Baştan ayağa komple su içinde kalmıştım. Kendimi trene attım ama o kadar sinirliydim ki. Üzerimi çıkardım, yağmurluğun olması kazağımın ıslanmasını önlemişti ama pantolonum ve ayakkabım ve hatta çoraplarım su içindeydi. Trenin ısıtma sistemi nasıl çalıştıysa Belgrad'a inene kadar üstüm ve saçlarım komple kurudu ancak indiğimde soğuk hava yüzüme çarpınca titremeye başlamıştım.

Tramvay istasyonunda birinden Knez Mihailova'ya nasıl gidileceğini sordum. Gündüz yürümüştük ancak bu halde geri yürümem olanaksızdı. Sorduğum kişi de Novi Sad'da yaşıyormuş ve "Belgrad'ı çok bilmiyorum ama arkadaşımı arayabilirim." dedi. Arkadaşıyla konuştuktan sonra kendisinin bineceği tramvaya binersem yakınlardaki bir duraktan geçeceğini öğrendi. Birlikte tramvaya bindik ve ben "Terazijede" inip Knez Mihailova'ya kadar yürüdüm. İlk işim sıcak suyla duş alıp Novi Sad'ın çamurunu üzerimden atmak oldu. 

Şimdi düşündüğümde bu yaşadığım olayın güzel bi hatıra olarak kaldığını düşünerek halime gülüyorum ancak o gece yaşadığım stres oldukça ekstremdi. Planda yokken Novi Sad'a gitmek uğursuz geldi diye düşündüm o zaman ama şimdi iyi ki gitmişim diye düşünüyorum. 

Belgrad'da son günümde Zemun'a ve USCE Shopping Mall'a gittim. Son yazımda da Zemun'dan ve yaptığım alışverişlerden bahsedeceğim. Yazıyı beğendiyseniz yorum bırakmayı unutmayın. Sayfanın alt kısmından bloga üye olursanız çok sevinirim. Hoşçakalın!

Yorumlar

  1. Merhaba! seyahat yazılarını zevkle okuyorum fotoğraflar da çok güzel, birazcık daha büyük ekleme şansın var mı? daha net görmek güzel olurdu.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büşra'cım çok teşekkür ederim! Fotoğrafları önceden büyük şekilde ekliyordum ancak sayfa düzeninde gözüme fazla büyük gelince küçültmeye karar vermiştim, üzerlerine tıkladığında büyük ekranda daha detaylı bir şekilde çıkıyor hepsi, ama ilerleyen yazılarda yine büyük yapmayı düşüneceğim, sevgiler.. :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar